Gökyüzü Adası’ndaki Gürültücü Papağan Masalı
Bir varmış bir yokmuş, gökyüzüne öyle yakın bir yer varmış ki, neredeyse bulutlara değecekmiş. Bu yerin adı Gökyüzü Adası’ymış. Bu ada havada süzülür, yavaşça yer değiştirir, bazen gökkuşaklarının altından geçer, bazen yıldızlarla selamlaşırmış. Gökyüzü Adası’nda sadece kuşlar yaşarmış. Her türden kuş: kartallar, serçeler, baykuşlar, güvercinler, sığırcıklar ve rengârenk papağanlar. Bu adanın en önemli özelliği ise huzurmuş. Kuşlar gün boyunca melodik şarkılar söyler, hafifçe rüzgarla dans edermiş. Ta ki, Piko adında bir papağan bu adaya taşınana kadar…
Piko küçücük ama rengârenk tüyleriyle göz alıcı bir papağanmış. Ama en dikkat çeken özelliği, sesiymiş. Piko’nun sesi o kadar yüksekmiş ki, sabahları “GUUNAAAYDIIIIINNNN KUUUŞLAAAAAARR!” diye bağırınca bütün adada yankılanır, bulutlar bile titreşirmiş. En güzel şarkıları bile tiz ve çığlık gibi söyler, diğer kuşların sabrını taşırırmış. Serçeler yavrularını uyutamaz, baykuşlar gündüz uykularından uyanır, güvercinler başlarını sallar dururmuş. Herkes Piko’yu severmiş ama gürültüsünden bıkmışlar. Bir gün, ada halkının lideri olan yaşlı ve bilge Kartal Kaptan, tüm kuşları Gökyüzü Meydanı’na çağırmış. “Sevgili dostlar,” demiş Kartal Kaptan, “Piko’yu dışlamak istemeyiz ama onun davranışları hepimizi etkiliyor. Eğer biz de onun yaptığı gibi davransak, belki ne hissettiğimizi anlar.” Tüm kuşlar bu fikri kabul etmiş. Ertesi sabah erkenden, herkes Piko gibi bağırarak güne başlamış. “NEEEE HAAABEEEEERRRR?”, “ŞAAAARRRKKIIIIIII SÖYLEEEEYEEEELİİİMMM!”, “ÇIRP KANADINI, DUUUUYSSUUUN HEEEERRKKEESSS!” Bulutlar dağılıyor, gök yankılanıyormuş. Piko ilk başta çok mutlu olmuş. “Demek ki herkes benim gibi olmak istiyormuş!” demiş. Kanatlarını çırpıp öyle bağırmış ki, bulutların şekli bile değişmiş. Ama öğlene doğru iş değişmiş. Piko’nun başı ağrımış, kulakları zonklamış. Hiçbir kuşun ne dediğini anlayamıyor, gökyüzü sanki bir kargaşaya dönüşüyormuş. Akşam olunca evine çekilmiş. Uyuyamamış. Sabaha kadar “ÇİĞĞIIĞĞĞIIIIĞĞ” diye ötüşler, tiz çığlıklar, yüksek tonda şarkılar duymuş. Ertesi gün dışarı çıktığında durum daha da kötüymüş. Kimse onunla normal sesle konuşmuyormuş. Üç gün böyle geçmiş. Piko ne şarkı söyleyebilmiş, ne sohbet edebilmiş. Sonunda sabrı taşmış. Gökyüzü Meydanı’na inmiş ve kanatlarını açarak bağırmadan, sadece sakin bir tonda şöyle demiş: “Arkadaşlar… ben ne kadar rahatsız ediciymişim, şimdi anladım. Siz de benim gibi davrandığınızda ne hissettiğinizi gördüm. Hepinizden özür dilerim. Lütfen beni affedin.” Tüm kuşlar kanat çırpmış, meydanda bir alkış fırtınası kopmuş. Kartal Kaptan, gözlüklerinin ardından gülümseyerek başını sallamış: “Hoş geldin sessizliğe, Piko. Bizimle uyum içinde olmanı çok isteriz.”

Piko o günden sonra kendine bir zil sesi ayarlamış. Sabahları önce zili çalar, sonra melodik bir şekilde “Günaydın sevgili dostlar!” dermiş. Hatta ada şarkı grubuna katılmış ve sessiz tonlarda şarkılar söylemeye başlamış. Kuşlar artık sadece huzur içinde yaşamıyormuş, aynı zamanda birbirlerine karşı daha anlayışlıymış. Gökyüzü Adası rengârenk tüylerle süslenmiş, bulutlar tatlı melodilerle dans etmeye başlamış. Ve Piko? Piko artık gökyüzünün en sevilen sesi olmuş.
Daha fazla uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.