Kayıp Renklerin Sırrı Masalı
Renklerin diyarında, bir sabah tüm renkler soluklaşır. Minik ressam Arda, renk paletini bulmak için gökkuşağının ötesine doğru bir yolculuğa çıkar. Yol boyunca her renkle ilgili bir bilmece çözer, dostluk ve yaratıcılığın gücünü keşfeder.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, uzak diyarların birinde renkli bir şehir varmış. Bu şehirde yaşayan Arda adında, resim yapmayı çok seven bir çocuk varmış. Arda her gün paletini eline alır, tuvaline rengarenk resimler yaparmış. Odasının her yeri yaptığı resimlerle doluymuş.
Günlerden bir gün bu şehirde renkler eskisi gibi parlamıyormuş. Gökyüzünde asılı duran dev gökkuşağı bir sabah soluklaşmış; kırmızılar pembeye, maviler griye dönmüş. Renklerin diyarı sessizliğe bürünmüş. Minik ressam Arda, atölyesindeki fırçalarına baktığında fark etmiş ki paletindeki tüm boyalar aynen buğulu bir sis gibi solmuş. Arda, “Renkler olmadan dünya ne kadar sıkıcı…” diyerek paleti alıp gökkuşağına doğru yola çıkmış. İlk durak, Kırmızı Vadisi’ymiş. Vadideki kırmızı çiçekler solmuş, sadece solgun hatıraları kalmış. Arda, vadinin koruyucu ejderhası Kızılkanat’la karşılaşmış. Ejderha, “Kırmızıyı geri almak istiyorsan kalbindeki cesareti bulmalısın,” demiş. Arda, göğsünü gere gere “Ben cesurum!” deyip üç derin nefes almış. Kızılkanat, solgun kırmızıları parlatan ateş nefesini üflemiş; vadideki her şey yeniden kıpkırmızı olmuş. Arda paletine kırmızıyı eklemiş. Sonraki durak Turuncu Ormanı’ymuş. Ağaçlar solmuş, yaprak tozu gibi dökülmüş. Arda, “Turuncu neşeyi temsil eder,” diyerek yüksek bir dala tırmanıp ormanda kaybolan kahkaha yankılarını toplamak için şarkı söylemiş. Orman, Arda’nın neşesiyle canlanmış; paletine turuncuyu katmış. Üçüncü durak, Sarı Tepecikmiş. Orada umut ışığı mavimsi soluk bir parıltıymış. Arda, “Umut her zaman vardır,” diyerek tepeye küçük bir fener yerleştirmiş; ışık yayılınca tüm tepecik aydınlanmış. Sarıyı paletine almış. Dördüncü, Yeşil Göl kenarıymış. Göl suyu simsiyah, yosunlar kurumuş. Arda, suya nazikçe dokunup “Huzur ve canlılık geri gelsin,” demiş; su dalgalanıp canlı yeşili yansıtmış. Beşinci, Mavi Mağara’ymış. İçerisi karanlık; Arda elindeki fenerle derinlere inmiş. Her damla su damlasında mavinin sesini dinlemiş, sonra mağara duvarına fırça darbeleri atarak maviyi kazımış. Altıncı, Mor Diyar. Hayal kırıklığına uğramış mor çiçekler solmuş. Arda, hayal gücünü kullanarak havada şekiller çizmiş; çiçekler tekrar mor bulutlar misali açmış. Yedinci, Pembe Bahçe. Aşk ve sevgi solmuş. Arda, arkadaşlarının mektup ve çizimlerini bahçeye bırakmış; pembe tomurcuklar açmış. Son olarak Beyaz Tepeler’de, saflık kaybolmuş. Arda, tüm renkleri paletinde birleştirip beyaz ışıkla karıştırmış; tepeler bembeyaz olmuş.

Gökkuşağı tekrar canlı renkleriyle parlamış. Arda, “Yaratıcılık, cesaret, neşe, umut, huzur, hayal gücü ve sevgi bir araya gelince gerçek renkler ortaya çıkar,” diyerek paletini gökyüzüne bırakmış. Arda sayesinde herkes eskisi gibi canlı bir şehre kavuşmuş ve o günden sonra herkes Arda’ya Renklerin Başkanı demeye başlamış. Bu masal da burada bitmiş.
Daha fazla uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.