Gizemli Kütük ve Ormanın Kalbi Masalı
Ormanın derinliklerindeki eski bir kütüğün içinde, ormanın kalbini besleyen sihirli bir öz saklıdır. Küçük sincap Liri ve cesur kaplumbağa Zümrüt, ormanın solgun düşen enerjisini yeniden canlandırmak için kütüğün içindeki labirenti keşfeder. Bu masal dayanışma, sabır ve doğa sevgisi öne çıkmaktadır.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde Büyük Meşe Ağacı’nın gölgesinde, yosun tutmuş dev bir kütük yatıyormuş. Ormanın yaşlıları, bu kütüğün “Ormanın Kalbi”ni besleyen sihirli bir kaynağa açılan gizli bir kapı olduğuna inanıyorlarmış. Ne var ki kimse o kapıyı açmaya cesaret edememiş; çünkü kütüğün içindeki yol, labirent gibi karmaşıkmış.
Günlerden bir gün, kütüğün yanındaki çam kozalağı tarlasında oynayan küçük sincap Liri, toprağa gömülü parlak bir taş bulmuş. Taşı eline aldığında üzerinde eski kabartmalar ve okunmaz semboller olduğunu görmüş. Bunu görünce daha da meraklanmış “Bu taşı daha önce hiç görmedim, acaba bu taşın bir anahtarı olabilir mi?” diye düşünmüş. O sırada ağır adımlarla yürüyen kaplumbağa Zümrüt, Liri’nin yanına doğru gitmiş. Zümrüt, kütüğe bakıp derin bir iç çekmiş: “Ormanın enerjisi bugünlerde solgun düştü. Çiçekler soluyor, kuşlar şarkı söylemekte zorlanıyor. Belki çözülmemiş bir sır var.” demiş. Liri hemen elinde ki taşı göstermiş: “Bak Zümrüt, az önce bu taşı buldum. Bu taşı üzerinde ki kabartmalar ve semboller bir şeylerin işareti, hadi gel birlikte bu işaretleri çözelim?” demiş. Zümrüt önce tereddüt etmiş. “Bu yol tehlikeli, küçüğüm. Ama eğer ormanı kurtaracaksa, birlikte deneyebiliriz.” demiş. Böylece Liri, Zümrüt ve yanına katılan cesur tırtıl Mimo, kütüğün etrafını temizleyip taşı kütüğün yanındaki yuvarlak oyuk içine yerleştirmişler. Taş, gıcırdayarak içeri doğru çekilmiş ve kütüğün üzerinde ince bir çatlak belirmiş. Arkasından ahşap kapak yavaşça açılmış; içinden soğuk, yosun kokulu bir hava çıkmış. Üç arkadaş, dar bir tünelin içinden aşağı doğru inmiş. Duvarlarda parıldayan mantarlar ve yer yer kütüğün öz suyundan damlayan zümrüt rengi damlalar varmış. Liri fenerini yükseltip “Burası ormanın içi gibi…” diye mırıldanmış. Mimo, “Burası Ormanın Kalbi’ne giden yol,” demiş. Zümrüt ağır adımlarla ilerlemiş: “Sabrımızı ve birbirimize güveni test edecek.” demiş. İlk engel, yapboz taşlı bir salonmuş. Zeminde devasa taşlar varmış ve belirli bir desende yerleştirilmemiş. Duvarlarda eski harfler kazılıymış: “Birlikte olunca şekil tamamlanır.” yazıyormuş. Liri, Mimo ve Zümrüt güç birliği yaparak taşları itmişler, kısa sürede yerde bir yaprak deseni oluşmuş. O an salonun diğer ucunda bir başka kapı açılmış. Derinlerde, dört yolu olan bir kavşak belirmiş. Her yol farklı bir renk ışıkla aydınlanıyormuş: kırmızı, sarı, yeşil, mavi. Duvarlarda yine bir yazı yazıyormuş. “Hüzün, sevinç, umut ve huzur… Hangi duygu ormanı diriltir?” Liri düşünceli bakarken Zümrüt sabırla “Umut ve huzur birlikte çalışınca orman yeniden canlanır,” demiş. Mavi ve yeşil ışıklı yolların birleştiği yöne doğru yürümüşler. Koridorun sonunda dev bir damla şeklinde basamaklı bir platform görmüşler. Platformun ortasında, kristal bir kap su birikmiş; su yüzeyi renksizmiş. Mimo, “Bu ormanın özü: Suyun kalbi. Onu yeniden akıtmamız gerek.” demiş. Liri, fener ışığını kristal suya tutmuş; Zümrüt yavaşça ayağını suya batırmış. Su hareketsiz kalmış. Tam umutsuzluğa kapılacakken Liri, çantasının içinden ormandan topladığı taze çiçek yapraklarını ve Mimo da rengârenk mantarlardan kopardığı parçalardan getirmiş. Zümrüt ise kütüğün küçük parçalarını suya atmış. Birlikte, “Ormanın canı, suya dön!” diye bağırmışlar. Su önce titreşmiş, daha sonra kristal parlak yeşil damlalar halinde akmaya başlamış. Platformun etrafındaki çatlaklardan yosun sarısı ışıklar etrafa saçılmış. Ardından kütüğün içindeki tünel sularla dolup akmaya başlamış. Duvarlardaki mantarlar canlı mavi ve pembe tonlarına bürünmüş. Zümrüt, Liri ve Mimo, suyun enerjisiyle dolup kütükten çıkarken, orman dışındaki ağaç kökleri canlanmış, yosunlar tazelenmiş.

Üç arkadaş, kütün çıkışına doğru gitmişler. Kütüğün kapağı kapatıp kilitlediklerinde, güneş ışığı yaprakların arasından bambaşka bir ışıltıyla süzülüyormuş. Çiçeklerin taç yaprakları yeniden canlı renklerine kavuşmuş, kuşlar sabah şarkılarını coşkuyla söylemeye başlamışlar. Orman, geçmişten daha güçlü bir canlanma yaşamış. Zümrüt Liri’ye bakarak: “Senin merakın, Mimo’nun yaratıcılığı ve sabrımız, ormanın kalbini yeniden canlandırdı.” demiş. Liri gururla gülümserken Mimo da minik antenlerini sallamış. O günden sonra o kütük, ormanın muhafızı olarak anılmış. Her bahar Liri, Zümrüt ve Mimo, kütüğün çevresinde toplanıp küçük bir tören yapmış, bu masal da burada bitmiş.
Daha fazla uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.