Sandalye Yarışı Hikayesi
Bir okulda düzenlenen sandalye yarışında çıkan anlaşmazlık, çocuklara adil davranmanın dostlukları nasıl güçlendirdiğini öğretir.
Güneşli bir sonbahar sabahında, Küçükyıldız İlkokulu’nun bahçesi cıvıl cıvıl seslerle dolup taşıyormuş. Rüzgar ağaçların sararmış yapraklarını savuruyor, okulun rengarenk duvarlarına çarpan kahkahalar gökyüzüne kadar yükseliyormuş. Çünkü bugün okulda herkesin dört gözle beklediği o özel günmüş: Oyun Günü! Her yıl bir kez düzenlenen bu günde ders yapılmaz, tüm öğrenciler sınıflarında ve bahçede çeşitli oyunlara, yarışmalara ve etkinliklere katılırmış. Minikler ip atlar, büyükler takım yarışlarında kıyasıya mücadele eder, öğretmenler bile bazen oyunlara dahil olurmuş. Ama bu güzel günün en çok ilgi gören etkinliği her zaman aynıymış: sandalye yarışı.
1-B sınıfının öğrencileri, sabahın erken saatlerinden beri bu anı bekliyormuş. Sınıf renkli balonlarla süslenmiş, tahtaya kocaman harflerle “Arkadaşlık Kazansın!” yazılmıştı. Öğretmenleri Elif Hanım, yarış öncesi heyecanla sınıfa seslenmiş: “Bugün önemli olan yalnızca kazananı görmek değil, beraber eğlenmek ve birbirimize saygı göstermek. Unutmayın, adaletli davranmak en güzel zaferdir.” Çocuklar alkışlarla karşılık vermiş. Gözlerinde hem rekabetin kıvılcımı hem de birlikte eğlenmenin heyecanı parlıyormuş. Herkes kazanmak istiyor ama aynı zamanda arkadaşlarının gözünde iyi bir oyuncu olmak istiyormuş. Ve böylece, uzun zamandır beklenen sandalye yarışı başlamış… Öğretmenleri Elif Hanım, sınıfın ortasına sekiz sandalye dizmiş. Katılan dokuz öğrenciden biri her turda dışarıda kalacakmış. Zil çaldığında yarış başlamış. Müzik çalarken herkes sandalye etrafında koşuyor, müzik durunca oturuyormuş. İlk birkaç tur çok eğlenceli geçmiş. Ama sonlara doğru işler değişmiş. Son üçte kalan Mina, Kerem ve Arda birbirlerine bakıp gerginleşmişler. Müzik kesilince Arda bir sandalyeyi kenara çekip kendisi oturmuş. Mina düşmüş, Kerem dengesini kaybetmiş. Oyunun tadı kaçmış. “Bu haksızlık!” diye ağlamış Mina. “Evet, sandalye çekmek oyunun kuralı değil,” demiş Kerem. Sınıf sessizleşmiş. Elif Öğretmen sakince gülümsemiş. “Çocuklar, bir oyunu kazanmanın en önemli yolu adil olmaktır. Adalet olmazsa, kazanan bile mutlu olamaz,” demiş. Arda başını öne eğmiş. “Haklısınız. Kazanmak istedim ama bu şekilde olunca içim rahat etmedi.” Mina ve Kerem birbirlerine bakıp gülümsemiş. “İstersen tekrar oynayalım,” demişler. Yeni tur başlamış. Bu sefer herkes kurallara uymuş, kimse kimseyi itmemiş. Müzik durduğunda Arda dışarıda kalmış ama alkışlarla karşılanmış. Mina kazanmış ama en çok değer verdiği şey kazandığı kupa değil, arkadaşlarının sevgisi olmuş.

O günden sonra sınıfta hiç kimse bir oyunda hile yapmamış. Çünkü anlamışlardı ki adalet, arkadaşlığı zedelemez; tam tersine daha da güçlendirir. Ve Küçükyıldız İlkokulu’nun öğrencileri, oyunları sadece kazanmak için değil, birlikte mutlu olmak için oynamaya devam etmişler. Bu hikayede burada bitmiş.
Daha fazla hikaye okumak isterseniz Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.