Saatçi Karga ve Zaman Çarkı Masalı
Ormanın en meraklı kuşu olan Karga Kivi, zamanın ne işe yaradığını anlamak ister. Fakat saatlerle oynamaya başladığında, ormanın düzeni bozulur. Kivi, zamanın sadece “tik tak”lardan değil, emek, sabır ve sorumluluktan da oluştuğunu öğrenir.
Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ormanın yeşilliğinde, kavak ağaçlarının gölgesinde yaşayan hayvanlar varmış. Bu hayvanlardan biri de Kivi imiş. Kivi’nin parlak siyah tüyleri, iri gözleri olan bir karga varmış. Kivi, oyun oynamayı, yeni yerler keşfetmeyi, bilgiler edinmeyi çok severmiş. Bu yüzden de herkes ona Meraklı Kivi dermiş. Kivi’nin en çok merak ettiği şeylerden biri de gökyüzü ve zaman kavramıymış. Kivi, günün her anını izler, sabahları güneşin doğuşunu, akşamları ayın yükselişini dikkatle takip edermiş. “Zaman neden hep ilerliyor? Onu yakalayıp durdurmak mümkün mü?” diye herkese sorarmış.
Günlerden bir gün Kivi, bu merakını gidermek için, ormanın en bilge hayvanı olan Karga Puhu’nun evine gitmiş. Puhu’ya merak ettiklerini sormaya başlamış. Puhu ona eski bir ceviz kabuğu içinde sakladığı minik bir saat göstermiş. “Bu saat, zamanı gösterir. Ama unutma, zaman sadece tik taklardan ibaret değildir,” demiş bilge karga. Kivi duyduklarına çok şaşırmış “Zaman görünmeyen bir şey mi?” diye sormuş. Puhu gülümseyerek “Evet, zamanı göremezsin, sadece hissedersin. Güneşin doğuşunda, suyun akışında, kalbinin atışında… Her şey zamanla anlam bulur.” Kivi, bu sözü anlamamış ama saati çok beğenmiş. “Ben bu saati onarabilir, hatta daha iyisini yapabilirim!” diye düşünmüş. Ertesi gün, Kivi ormandaki tüm küçük metal parçaları toplamaya başlamış. Kaplumbağanın eski zili, sincabın fındık kıracağı, hatta su değirmeninin bir vidasını bile almış. Bunlarla dev bir zaman çarkı yapmaya karar vermiş. Günler geçmiş, Kivi sabahları erken kalkmış, tüyleriyle saat parçalarını parlatmış. Sonunda, ormanın ortasına kocaman bir çark dikmiş. “Artık zamanı ben yöneteceğim!” demiş gururla. Ama işler hiç de düşündüğü gibi gitmemiş… Kivi, çarkı her çevirdiğinde ormandaki zaman karışmaya başlamış. Bir sabah, güneş üç kez doğmuş; çiçekler şaşırıp gece bile açmış. Sincaplar uykudan uyanamamış, kelebekler yolunu kaybetmiş. Kaplumbağa Tosbi bile homurdanmış: “Kivi! Geceleri gündüz, gündüzleri gece yaptın! Artık dinlenemiyoruz.” Kivi paniklemiş: “Ama ben sadece zamanı kontrol etmek istemiştim!” O sırada, Bay Puhu yeniden ortaya çıkmış. “Kivi,” demiş bilgece, “zamanı yönetemezsin. Onu sadece doğru kullanmayı öğrenebilirsin.” Kivi başını öne eğmiş. “Ben onu bozdum galiba…” Bay Puhu kanatlarını açmış ve Kivi’ye yardım etmiş. Birlikte zaman çarkını sökmüşler. Parçaları yerine koyarken Puhu anlatmış: “Bak Kivi, sabah çalışmak, öğle dinlenmek, akşam sevdiklerinle vakit geçirmek… Bunlar zamanın en güzel çarklarıdır. Eğer her birini yerli yerine koymazsan, hayatın dengesi bozulur.” Kivi düşündükçe, kalbinde bir şey kıpırdanmış. Ertesi gün, erken uyanmış. Güneşi selamlamış, arkadaşlarına özür dilemiş ve yardıma başlamış. Kaplumbağa Tosbi’nin evini tamir etmiş, sincapların fındıklarını taşımış, su değirmeninin vidasını yerine takmış.

O günden sonra, Kivi artık zamanı yakalamaya çalışmamış. Onu anlamayı ve doğru değerlendirmeyi öğrenmiş. Her sabah ormanın üzerinde uçarken, kendi kendine söylenirmiş: “Zamanı kontrol etmek değil, onu iyi kullanmak gerek.” Ormandaki hayvanlar, artık Kivi’yi “Saatçi Karga” diye çağırırlarmış. Kivi ise her zaman şu sözü hatırlarmış: “Zaman, emekle ve kalple işler. Tıpkı çarklar gibi…” Ve o günden sonra ormanın saatleri hep doğru çalışmış.
Daha fazla uzun masal okumak isterseniz Uzun Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.