Papağan Kardeşler Masalı
Renkli balonlarla gökyüzünde asılı duran evlerinde yaşayan üç papağan kardeş, “Kuş Kanadı Dostluk Festivali” öncesi temizlik yapmayı öğrenir. Bu deneyim, kardeşlerin hayatını değiştirir ve yardımlaşmanın gücünü keşfederler.
Bir varmış bir yokmuş… Gökyüzünün maviliklerinde, bulutların arasında süzülen rengârenk balonlarla havada duran bir ev varmış. Bu ev ne sıradan bir evmiş ne de sıradan sakinlere sahipmiş. Çünkü burada üç papağan kardeş yaşarmış: Pako, Liko ve Zaza. Pako parlak mavi tüylere sahip, enerjik ve biraz sakar bir papağanmış. Liko yeşil tüyleriyle sakin ve düşünceliymiş. Zaza ise rengârenk tüyleriyle neşeli ve yaratıcıymış. Bu üç kardeşin en sevdikleri şey gökyüzünde özgürce uçmak, güneşe selam vermek, şarkılar söylemek ve akşam olunca evlerine dönüp, yumuşacık tüneklerine konmakmış. Ama bu güzel hayatlarının bir eksiği varmış: ev işleri! Pako sabahları camların buğulanmasına aldırış etmez, Liko kırıntılarla dolu masada kitap okur, Zaza ise tozlu rafların arasında resim yaparmış. Evleri rengarenk ama dağınık, pencereleri buğulu, masaları tozlu ve mutfağı da biraz karışıkmış.
Bir gün, gökyüzü şehrinden gelen posta güvercini kapıya bir zarf bırakmış. Üzerinde altın yaldızlı harflerle “Kuş Kanadı Dostluk Festivali’ne Davetlisiniz!” yazıyormuş. Zarfı açtıklarında heyecanla içeriği okumuşlar: “Sevgili Papağan Kardeşler, bu yılki dostluk festivalinde eviniz, festival güzergâhında ziyaret noktası olarak seçilmiştir. Farklı diyarlardan kuşlar sizi görmek için gelecek!” Birden hepsi birbirine bakmış. Pako’nun gözleri büyümüş: “Evimiz… çok dağınık!” Liko hemen pencerelere doğru yönelmiş: “Misafirler tozlu camlardan içeri nasıl bakacak?” Zaza kanatlarını kapatmış: “Yemek bile hazırlamadık! Ama… belki hep birlikte çalışırsak yetişiriz!” İlk kez hayatlarında iş bölümü yapmaya karar vermişler. Pako camları temizlemek için sabunlu suyla uğraşmaya başlamış. Arada kendine su sıçratsa da yılmamış. Liko masa örtülerini yıkamış, katlamış, yeniden sermiş. Küçük çiçekli süslemelerle masayı güzelleştirmiş. Zaza ise rengârenk kuş yemlerinden minik ikramlıklar hazırlamış: çekirdek kurabiyeleri, meyveli tohum topları, ballı badem karışımları… Arada yorulduklarında birlikte balkona çıkıp bulutların arasında kanat çırpmışlar, temiz havayı içlerine çekmişler. “Yorulduk ama bak, ne kadar yol kat ettik,” demiş Liko. “Birlikte olunca her şey daha eğlenceli!” demiş Zaza. Pako da başını sallayıp gülümsemiş: “Birlikte şarkı söylerken temizlik bile keyifliymiş!” Akşamüzeri gökyüzü yavaşça pembeye dönmeye başlamış. Derken ilk konuk kuşlar balon evin çevresinde süzülmeye başlamış. Renk renk papağanlar, zarif turnalar, hızlı martılar ve süzülen leylekler kapı önünde birikmiş. Evlerinin ışıl ışıl halini gören konuklar hayranlıkla içeri girmişler. “Ne kadar güzel bir ev!” “Mis gibi kokuyor!” “İkramlar da nefis!” Tüm kuşlar papağan kardeşlere övgüler yağdırmış. O gece evlerinde neşe hiç eksik olmamış. Şarkılar söylenmiş, hikâyeler anlatılmış, yeni dostluklar kurulmuş. Gökyüzü yıldızlarla dolarken papağan kardeşler balkona çıkmış. “İlk kez evimizi bu kadar çok sevdim,” demiş Liko. “Misafir ağırlamak ne güzelmiş,” demiş Zaza. Pako ise derin bir nefes almış: “Temizlik yapmak çok da kötü değilmiş, hele birlikte yapılınca!”

O günden sonra her sabah güne başlamadan önce minik bir görev listesi hazırlamışlar. Biri camları silmiş, biri yemek hazırlamış, biri kitapları raflara yerleştirmiş. Ve artık sadece evleri değil, yürekleri de daha düzenli ve mutluymuş. Gökyüzünde süzülen o balon ev artık sadece özgürlüğün değil, paylaşmanın ve yardımlaşmanın da sembolü olmuş.