Mert ve Vazonun Hikayesi
Mert oyun oynamayı çok seven, sürekli koşmak, atlamak, zıplamak isteyen hareketli bir çocukmuş. Küçük çocuk arkadaşları tarafından çok sevilirmiş çünkü sürekli yeni oyunlar bulur, arkadaşlarına fikirler verirmiş. Bu sayede çok güzel zamanlar geçirirlermiş.
Mert’in en çok sevdiği oyunlardan birisi “top sektirme oyunuymuş.” Evin içinde bile sürekli top sektirerek yeni rekorlar kırmaya çalışırmış. Ne zaman canı sıkılsa, eline topunu alır, bir odaya geçer ve oyununa başlarmış. Annesi her zaman ona, “Evde top oynamak tehlikelidir Mert, dikkatli olmalısın,” dermiş. Ama Mert, bu uyarıları pek ciddiye almazmış. Mert’in annesi ise evinin düzenine çok dikkat eder, eşyalarına çok değer verirmiş. Çünkü evde ki aksesuarları çoğu aile yadigarıymış. En sevdiği eşyası ise büyükannesinden kalma bir vazoymuş. Bu vazo çok eski yıllarda tamamen el işçiliğiyle yapılmış. Mert’in annesi evleneceği zaman büyükannesi ona bu vazoyu hediye etmiş ve nesilden nesile aktarılmasını istemiş. Annesi bu vazonun yeri değişmesin, kimse dokunmasın diye sık sık tembihlermiş. Günlerden bir tatil günü, küçük çocuk odasında oyun oynamış ama canı çok sıkılmış. Havada yağmurlu olduğu için dışarı çıkamamış. Bu yüzden eline topu almış ve salonda sektirmeye başlamış. Top yüksekten sekmiş ve o sırada vazonun kenarına çarpmış. Vazo birden yere düşmüş. “Çat!” diye bir ses duyulmuş. Mert gözlerini kapatmış. Gözlerini açtığında vazo yerde kırılmış, çiçek desenleri artık dağılmıştı. Mert’in kalbi hızlı hızlı atmaya başlamış. “Şimdi ne yapacağım?” diye düşünmüş. Önce kırık parçaları toplayıp saklamayı düşünmüş. Belki annesi anlamazdı. Ama sonra içinden ince bir ses yükselmiş: “Dürüst olmalısın, Mert. Cesur ol ve hatanı kabul et. Bu senin sorumluluğun.” Mert, içini kemiren bu hisle evin içinde dolaşmış. Kalbi sıkışmış, karnı bile ağrımış. Annesi kapıdan içeri girince, Mert derin bir nefes almış. Korksa da, cesaretini toplamış. “Anne…” demiş sessizce. Gözleri dolmuş, sesi titremiş. “Ben… ben vazoyu kırdım. Salonda top oynadım, oynamamam gerektiğini biliyordum ama kendimi tutamadım. Özür dilerim.” demiş.

Annesi duraksamış. Gözleri önce vazoya, sonra Mert’e kaymış. Üzgün görünüyormuş ama aynı zamanda Mert’in gözlerinin içine sevgiyle bakmış. “Mert, vazo önemliydi ama senin dürüstlüğün ondan çok daha kıymetli. Hatalar yapılabilir, önemli olan onları kabul edip ders çıkarabilmek. Sen cesur bir çocuksun. Bu vazoyu birlikte onara biliriz. Ama bu yaşanılan da sana büyük bir ders olsun” demiş. O an Mert’in içi rahatlamış. Sanki büyük bir yük kalbinden kalkmış. Annesine sıkıca sarılmış. O günden sonra Mert, dürüstlük ve sorumluluk duygusunun ne kadar değerli olduğunu anlamış. Cesaretin sadece güçlü olmak değil, bazen “Ben yaptım” diyebilmek olduğunu öğrenmiş. Artık her yaptığı işte daha dikkatli, daha düşünceli davranır olmuş. Ve bir daha evin içinde top oynamamış.
Daha fazla uzun hikaye okumak isterseniz Uzun Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.