Çocuk HikayeleriHikayelerUzun Hikayeler

Arda’nın Gökkuşağı Renkleri Hikayesi

Minik Arda, sadece sevdiği iki renkle resim yaparken, gökkuşağının büyüsüyle tüm renklerin güzelliğini keşfeder. Renklerin sadece boyalarda değil, duygularda da yeri olduğunu öğrenir.


Bir zamanlar kasabanın birinde, rengarenk çiçeklerin, kuş cıvıltılarının ve gülümseyen insanların yaşadığı bir yer varmış. O kasabada Minik Arda adında, meraklı ve neşeli bir çocuk yaşarmış. Arda’nın en büyük tutkusu resim yapmakmış. Elinden boya fırçası hiç düşmez, boş bulduğu her kağıda bir şeyler çizer, renkleriyle hayal dünyasını süsler dururmuş.

Bir sabah annesi, Arda’ya güzel bir sürpriz yapmış.“Arda, bak ne getirdim sana!” diyerek, içinde yedi farklı renk bulunan yepyeni bir boya kutusu vermiş. Kutunun kapağını açınca içinden parıl parıl parlayan kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor boyalar görünmüş. Arda heyecanla kutuya bakmış ama hemen kırmızı ve maviyi alıp resim yapmaya başlamış. Çünkü onun en sevdiği renkler bunlarmış. Kırmızı onun için enerji demekmiş, mavi ise huzur… Diğer renklerse Arda’nın gözünde sanki önemsizmiş. “Bunlar bana yeter,” dermiş hep. Günler geçmiş, Arda her resmini kırmızı evlerle, mavi gökyüzüyle doldurmuş. Ama bir süre sonra resimleri birbirine benzemeye başlamış. Oyun oynarken bile bazen sıkılır olmuş çünkü hep aynı renkleri kullanmak artık eskisi kadar heyecan vermiyormuş. Bir sabah gökyüzünü gri bulutlar kaplamış, ardından yağmur yağmaya başlamış. Arda pencere kenarına oturmuş, yağmur damlalarının cama vurmasını dinlemiş. Yağmur dinince bir mucize olmuş! Gökyüzünde kocaman, ışıl ışıl bir gökkuşağı belirmiş. Arda hayranlıkla bakakalmış. “Vay canına! Bu ne kadar güzel!” demiş. Tüm renkler sırasıyla gökyüzünde dans ediyormuş: kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor… Renkler birbirine karışmadan ama birlikte parlıyorlarmış. Arda koşarak annesinin yanına gitmiş. “Anne! Gökyüzü sanki bir tablo gibi! Bu kadar çok renk nasıl bir arada durabiliyor?” diye sormuş. Annesi gülümsemiş. “Her rengin kendi güzelliği var, Arda,” demiş. “Gökkuşağı bize bunu hatırlatır. Renkler bir araya gelince güzellik ortaya çıkar. Tıpkı arkadaşların gibi; her biri farklı ama hepsi bir aradayken eğlenceli.” Arda düşünmüş, “Acaba ben de resimlerimde tüm renkleri denesem nasıl olurdu?” Ertesi gün Arda boya kutusunu açmış. Bu kez kırmızı ve mavinin yanında turuncu, sarı ve yeşili de kullanmaya karar vermiş. Fırçasını önce yeşile batırmış ve yemyeşil bir çayır çizmiş. Ardından sarıyla güneşi boyamış. Turuncuyla da çiçeklerin yapraklarına renk katmış. Fırçası kağıtta dans ettikçe Arda’nın içi kıpır kıpır olmuş. Renkler birbirine karıştıkça yeni tonlar ortaya çıkmış: açık yeşiller, morla karışan maviler, altın gibi parlayan turuncular… Resim bittiğinde Arda bir adım geri çekilmiş. “Bu şimdiye kadar yaptığım en güzel resim!” demiş gururla.

O günden sonra Arda, her gün farklı bir renk denemeye başlamış. Bazen sadece mor tonlarında dağlar, bazen yeşil tonlarında ormanlar, bazen de karışık renklerle neşeli kasabalar çizmiş. Her sabah güne neşeyle başlayıp, fırçasını rengarenk boyalara batırır, dünyasını renklendirmeye devam etmiş. Bir gün Arda, pencereden gökyüzüne bakarken, gökkuşağı yine görünmüş. Bu kez Arda kocaman bir gülümsemeyle fısıldamış: “Teşekkür ederim gökkuşağı… Bana renklerin dostluğunu öğrettiğin için.”

Daha fazla hikaye okumak isterseniz Uzun Hikayeler kategorimizi inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir